Klasisizm:
· XVI.yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkmış bir edebî akımdır.
· Eski Yunan ve Latin kaynakları örnek alınmıştır.
· Klasisizmde sanattaki kural ve ilkelere sıkı sıkıya bağlılık esastır.
· Akıl, sağduyu ve ahlak ilkelerine büyük önem verilir.
· Kişisel duygu ve eğilimler değil insanın değişmeyen özellikleri yansıtılır.
· Konular tarihten ve mitolojiden alınır.
· Kahramanlar soylulardan seçilir.
· Dil ve anlatımda mükemmellik amaçlanır; açıklık, yalınlık, duruluk önemsenir.
· Kaba ve çirkin sözlere yer verilmez.
· Sanatçı eserde kişiliğini gizler.
· Klasisizm akımında en çok tiyatro (trajedi ve komedi), şiir ve fabl türlerinde eserler verilmiştir.
· Fransız edebiyatından Bouileau (Bualo), Corneille (Korney), Racine , Moliére (Molyer), La Fontaine (La Fonten), Fénelon bu akımın başlıca temsilcilerindendir.
· Türk edebiyatında Şinasi (1826-1871) ve Ahmet Vefik Paşa (1813-1891) klasisizmden etkilenmiş sanatçılardandır.
Romantizm:
· Klasisizme tepki olarak XVIII. yüzyılın ikinci yarısında doğmuştur.
· Romantizmde duygular, din ve tabiat önemsenir.
· Konular genellikle günlük hayattan ve millî tarihten alınır.
· İyi-kötü, hayal-gerçek karşıtlığından yararlanılır.
· Kişiler toplumun her kesiminden seçilebilir.
· Sosyal çevre ve doğa betimlemelerine önem verilir.
· Sanat toplum içindir, anlayışı benimsenmiştir.
· Duygulu, şairane bir üslup kullanılır.
· Bu akıma bağlı sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemezler.
· Romantizm akımında daha çok şiir, tiyatro, roman gibi türlerde eser verilmiştir.
· Tiyatroda dram türü bu akımla ortaya çıkmıştır.
· Fransız edebiyatından Victor Hugo , Lamartine ; Alman edebiyatından Goethe , Schiller ; Rus edebiyatından Puşkin ; İskoç edebiyatından Walter Scott (Voltır Skat, 1771-1832) bu akımın dünya edebiyatındaki başlıca temsilcilerindendir.
· Romantizmin Türk edebiyatındaki önde gelen temsilcileri ise Namık Kemal (1840-1888), Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) ve Abdülhak Hamit Tarhan’dır .(1852-1937)
Realizm (Gerçekçilik):
· Realizm, XIX. yüzyılın ikinci yarısında romantizme tepki olarak doğmuştur.
· Bu akım pozitivizmin felsefesinden çıktığı için gözleme büyük önem verilir.
· Doğal ve toplumsal çevrenin betimlenmesine ağırlık verilir.
· Realizmde kişiler toplumun her kesiminden seçilebilir.
· Sanatı toplumda dolaştırılan ayna olarak tanımlamışlar.
· Yazar, eserinde kendi kişiliğini gizler; nesnel bir anlatım tutumu sergiler.
· Bu akım sanatçılarına göre yazarın herhangi bir mesaj verme kaygısı yoktur.
· Kurallara uygun, sağlam bir dil ve üslup kullanılır.
· Roman türü özellikle realizm akımıyla birlikte büyük bir gelişme göstermiştir.
· Fransız edebiyatından Balzac , Flaubert , Stendhal ; Rus edebiyatından Dostoyevski , Tolstoy ,Gogol ; Amerikan edebiyatından Mark Twain (Mark Tveyn), Jack London (Cek Landın), Ernest Hemingway (Örnıst Hömigvey); İngiliz edebiyatından Charles Dickens (Çarlz Dikınz) realizmin dünya edebiyatındaki önde gelen temsilcilerindendir.
· Türk edebiyatında Sami Paşazade Sezai (1860-1936), Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914), Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945), Mehmet Rauf (1875-1931), Refik Halit Karay (1888-1965), Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974), Reşat Nuri Güntekin (1889-1956) ve Memduh Şevket Esendal (1883-1952) bu akımın başlıca temsilcileridir.
Natüralizm:
· Natüralizm, XIX. yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkmış bir edebî akımdır.
· Nedensellik görüşünü esas alan determinizmin edebiyata yansımasıdır.
· Realizmin ileri aşaması da sayılır.
· Gerçeği anlatmada realistleri yetersiz bulan natüralistler, gerçeği tüm yönleri ile sanata yansıtmak istemişler. (Kaba sözler, ahlak dışı davranışlar...)
· Doğayı anlatırken deneysel yöntemden yararlanır.
· Toplumun laboratuvar, insanın incelenecek bir nesne ,kişilere ve olaylara da bilim adamı nesnelliğiyle yaklaşılır.
· Natüralizme göre aynı nedenler aynı sonuçları doğurur, kişinin davranışlarını iradesi değil soya çekim ve sosyal çevre belirler.
· Toplum için sanat anlayışının hâkim olduğu bu akım çevresinde yazılan eserlerde toplumdan dışlanan kişilere yer verilir.
· Kahramanlar ait olduğu çevrenin diliyle konuşturulur, sokak dili edebiyata girer.
· Fransız edebiyatından Émile Zola (Emil Zola), Alphonse Daudet (Alfons Dode,) Maupassant (Mopasan) natüralizmin dünya edebiyatındaki önde gelen temsilcilerindendir.
· Türk edebiyatında Nabizade Nazım (1862-1893) ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’da (1864-1944) bu akımın etkileri görülür.
Parnasizm:
· Parnasizm, XIX. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmış bir şiir akımıdır.
· Bu akım için şiirde gerçekçilik de denebilir. (Realizmin şiirdeki karşılığıdır.)
· Ölçü, uyak, ses uyumu gibi ögelerle kurulan biçim mükemmelliğini önemsenmiştir.
· Romantizme tepki olarak doğan bu akımda duygu ve hayalin yerini gerçekler alır.
· Dış dünyanın betimlenmesine önem vermişler.
· Sanat sanat içindir anlayışı hâkimdir.
· Eski Yunan ve Latin mitolojisine hayranlık duymuşlar.
· Konularını genellikle tarihten almış veya yabancı ve uzak ülkeleri konu olarak işlemiştir.
· Türk edebiyatına Cenap Şahabettin (1870-1934) tanıtmıştır. Tevik Fikret (1867-1915) ve Yahya Kemal Beyatlı'nın (1884-1958) şiirlerinde de parnasizm etkileri görülür.
· Fransız edebiyatından Gautier (Gutie), Banville (Banvil), Lisle (Lisl), Coppée (Koppi) ve Heredia (Herediya) parnasizmin dünya edebiyatındaki önde gelen temsilcilerindendir.
Sembolizm (Simgecilik):
· XIX. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da parnasizme tepki olarak çıkmış bir şiir akımıdır.
· Sanat sanat içindir anlayışıyla şiir yazmışlar.
· Şiirde müzikaliteye, ahenge önemsemişler.
Eserlerinde anlam kapalılığı (müphem) önemlidir.
· Dış dünyanın insan üzerindeki etkisini semboller aracılığıyla anlatmışlar.
· Lirizmin ve hayalin yoğun olduğu sembolist şiirde duygular ön plandadır.
· Doğa betimlemeleri öznel tavır sergilerler.
· Fransız edebiyatından Baudelaire (Bodler), Mallarmé (Malarme), Valéry (Valeri) ve Amerikan edebiyatından Edgar Allan Poe (Edgır Elın Po) sembolizmin dünya edebiyatındaki önde gelen temsilcilerindendir.
· Türk edebiyatında başta Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim (1884-1933), Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956), Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) ve Ahmet Muhip Dıranas (1909-1980) olmak üzere pek çok şairde bu akımın etkisi görülür.